18 Eylül 2013 Çarşamba

Bat dünya bat.

Postmodern roman, Oğuz Atay, Tutunamayanlar...
Bilgi vermek, ders anlatmak, bu roman türünü sizlere tanıtmak değil amacım. Henüz kendimi o kadar geliştirmedim zaten.
Hiç unutmam, üniversiteye hazırlanıyordum o sıralar. 3 yıl öncesinden bahsediyorum. Bir Olric fırtınası alıp gitmişti, sosyal paylaşım sitelerinde sürekli atıflar, alıntılar... Edebiyata ilgisi olan olmayan herkes, onun bir şeylerini alıp kullanıyordu. Kimi birilerine laf sokuyordu aklınca, kimi de o cümlelerde kendini buluyordu. Tutunamayanlar, ağır ve kalın bir kitaptır görünüşte, içeriği daha da ağırdır. Tabi okumasını bilene, yazılan satırları sindirebilene. O gün o paylaşımları yapan hiç kimsenin kitabı okuduğunu sanmıyorum. Bugün bile okumaya yeltenmediklerine de eminim. Neyse, bu yazı da okuyanlar için gelsin. Sanki bir radyo programında şarkı istemişim de birilerine hediye ediyormuşum gibi oldu değil mi? Olsun. Turgutçuğum Özben'e, Selim Işık'a selam olsun. Bir de kitabın 70'li yıllardan günümüze geldiğini, yeni yazılmadığını belirtelim, tam olsun.
Lafı uzatmayayım öyleyse. Disconnectus Erectuslardan geliyorum, o yüzden böylesi seviyorum belki de bu kitabı. Her bir satırını içtim o yüzden. Hayat fışkırıyor çünkü içinden, her bir günüm yazıyor bu kitapta. Aklımdan geçenler, uykusuz gecelerim, yediğim yemekler, okuduğum kitaplar, ben yazdım bu satırları-ama kafamda dediğim cümleler, katıldığım etkinlikler. Her şey. Herkese aynı şekilde hitap etmiyor tabii, bu yüzden her önüme gelenle de tartışmıyorum bu kitabı. Hele Oğuz Atay'ı, hiç kimseyle paylaşamıyorum. Selim... Hayatı içinde yaşayan bir insan Selim Işık, kafası sürekli dolu, sürekli karışık. Sürekli düşünüyor, sürekli anlam arıyor. Kendimi buluyorum Selim'de ben. Ama aslında Turgut'um. 6 yıl önce çocukluk arkadaşımı kaybettim, halen öldüğüne inanamıyorum. Halen onunla ilgili bir şey duyduğumda, ondan bi hatıra okuduğumda, aslında onu hep aradığımı, yokluğuna da bir türlü alışamadığımı anlıyorum. Turgut da karısına Günseli ve Selim konusundan laf açılınca belki zaman ilerledikçe konuşabiliirm, ancak o zaman anlatabilirim diyor. Unutabileceğini düşünüyor, ama bunun asla olmayacağını o da biliyor. Neyse, Selim'de kendimi buluyorum demiştim değil mi? Kitaplara bağlanması, söylenen her söze değer verip ciddiye alması, heyecanı; ama buna rağmen hayatını, duygularını hatta kendini, içinde yaşaması... Bensin Selim Işık, ben de sen. İki Disconnectus Erectus, bi Connectus yapar mı acaba? 
Temel karakterlere atıfta bulunduk madem, biraz da diğer konulara girelim. Sonu gelmeyecek sanki böyle yazmaya devam edersem. Gelebililir, gelmeyebilir. Çok dikkatli görünüyorum; ama çok da umrumda değil sanırım. Ne demiştik en son? Postmodern bir havada ilerliyor roman, tam alıştım diyor insan, Olric'le karşılaşıyor. Turgutçuğum Özben'in içi Olric. Turgut konuşuyor, Olric onaylıyor. Bazen de karşı çıkıyor. Her efendimiz denilenin her sözüne uyulmaz, her şeyi onanmaz uyarısı olarak alıyorum Olric'i ben. Madem anlam kısmına geldik, okudukça her bir bölümde saklanan anlamları, günlük ilişkilerle anlatılan aslında büyük çaplı olayları anlamak sizin elinizde. Elinize büyüteç ve güncel bilgiler ansiklopedisi alıp inceleyin demiyorum tabi; ama bilgi birikimi önemli. Okurken çok zorlandığını belirten birkaç insan biliyorum, o yüzden kişisel yorumumu yazmadan edemiyorum. Anlatı içinde anlatı vardır postmodern romanda, zaman her zaman olabilir. Anılar, sadece yazarın hayal gücünün bir ürünü olabilir, yani "tam anlamıyla" kesinlik payı yoktur. Bilinç akışı vardır. Ayrıca bir olay örgüsü aramak pek de doğru olmaz, çünkü olayın kendisi önemlidir.
Bitireyim madem bu yazıyı. Daha faza konuşursam kitabın her sayfası için ayrı ayrı yorum yazacağım buraya, ama bunu yapmak istemem. Okuyan zaten okumuştur da, okumayan biri görür de kolaya kaçar, bu yorumları okuduktan sonra kitabı okumakla kendini yormaz bile. Ama ben okudum, kendimi yorduğumu falan da düşünmüyorum. Okumayı vakit kaybı sanıyor insanlar, kalın kitaplara da arkalarını dönüp bakmıyorlar bile. Oğuz Atay diyorsun, Olric diyorlar. Okumadıkları halde. İyi bari bunu diyebiliyor; buna sevineyim diyorsun, sevinemiyorsun. Peki Olric. Peki Turgutçuğum Özben. Peki Selim Işık. Peki canımlar benim.

Bat dünya bat.