28 Haziran 2013 Cuma

Sadece, dile.

Hiç bitmeyen şarkılar olsa mesela, içinde kendimizi bulduğumuz. Hayatı ölçüp biçtiğimiz, üstümüze en çok yakışan şeklini giydiğimiz.

Hiç bitmeyen yollar olmalı mesela. Dolambaçlı ya da düz fark etmez, sıcak veya soğuk gittiğimiz yer de. Yol olsun, basıp gidelim. Kaçmak için değil, gitmek için sadece. Farkı fark etmek için biraz.

Akışının durduğu anlar olmalı zamanın. Sevdiğimiz anlarda mesela. Ve delicesine akıp da gitmeli keder etrafımızı sardığında.

Aşk gerekli bize, en içimizden gelen. Çıldırmışçasına, damarlarımızda duramayan kanımızla birlikte.

Bir de insanlar olmalı çevremizde. Hiç değişmeyen değil, değişmeyen  tek şeyin değişimin ta kendisi olduğunu bilerek yaşayan insanlardan bahsediyorum. Onların yanında, yaşadığımızı hissederek başlamalıyız güne. Nasıl bir güne uyandığımızı bilmeliyiz. Hatta bu insanlar, bazı anlarda yaşama sebebimiz bile olabilmeli.

Beş küçük paragraf yazmışım, hayatımdaki eksikliklerden de yola çıkarak. Çok da küçük bir kısmı ifade ettiği şüphesiz. O kadar çok şey var ki olması gereken. Yaşamak için, hissetmek için... Ama. Amadan öncesi hiçbir şey ifade etmiyor değil mi? Yani diyorum, çoğu zaman, olmuyor.

Çünkü çoğu zaman aranılan şey bulunmuyor, dilenen şeyler ise gerçekleşmiyor. Ama insan, inadına çabalıyor. İnadına iyi kötü bir şeyler hissetmenin peşindeyiz hepimiz. Tabi öncesinde bir hissizlik durumu var.

Ama sonra, bir şeyler oluyor. Değişiyor. Sen değişiyorsun. Diliyorsun, bu sayede deniyorsun. O bir şeyleri değiştirmeye uğraşıyorsun en azından. Şansın yaver giderse tabi.

Hayatın hepimize adil davranması dileğiyle.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder